İnsanlık tarihi boyunca, dönemsel koşullara uygun olarak, tüketim kültürü varlığını sürdürmüştür. Göçebe hayattan yerleşik hayata geçiş süreci dahil olmak üzere, tüm tarihsel gelişim aşamaları tüketim kültürünün bir parçasıdır. Keza yerleşik hayata geçişe ön ayak olan ana konular, verimli topraklar ve su kaynaklarına yakınlık gibi sebeplerdi. Bu gerekçelerle gerçekleşen yerleşik hayata geçiş sonucunda, insanlık verimli topraklar ve su kaynaklarını hızla tüketmeye başladı. Günümüzde susuzluk konusunda yaşanmakta olan sıkıntılar ve geleceğe dair bizleri endişelendiren tablonun tek sebebi insanlığın tüketim kültürü. Dönemsel koşullara göre değişiklik göstererek su kaynakları konusunda bizleri bugün sıkıntıya soksa da su kaynaklarını tükenecek noktaya getirmek yüzyıllar sürdü. Bunun gelişmemiş bir tüketim kültürünün sonucunda ortaya çıkan, kötülüğün içindeki iyilik olduğunu düşünebiliriz.
Günümüze gelinceye dek tüketim kültürümüz olumsuz anlamda sürekli gelişim göstermiştir. Bu gelişim sürecini uzun örneklerle anlatmak yerine, geldiği son noktayı tahlil etmek daha doğru olacaktır. Bu son nokta, sosyal medyanın ta kendisidir. Sosyal medya mecralarından kaynaklı olarak gezegenimizde gerçekleşen veya gerçekleşmek üzere olan iyi ya da kötü tüm olaylar, konular, kararlar hızla tüketilmektedir. Su kaynaklarının yetersizliği, kuraklık vb. konular dahi sosyal medya mecralarında en fazla birkaç gün konuşuluyor ve ardından gündemdeki yerini yepyeni ve muhtemelen daha önemsiz başka konular alıyor. Bu hızlı gündem değişimi, hızlı tüketim kültürü, insanlığı duyarsızlığa ve tepkisizliğe doğru sürüklüyor. Sosyal medya mecraları, sundukları imkânlar ve yarattıkları dayanışmayla yer yer çok önemli meselelere dair farkındalık oluşmasına ve çözüme kavuşmasına yardımcı olmasına rağmen, bu mecraları talihsiz biçimde kullanımı bizleri elim sonuçlara doğru itiyor.
Sosyal medya mecraları, bizlere dünyanın bir ucundan diğer ucuna saliseler içinde ulaşma imkânı tanıyan sihirli platformlar. Bizler, bu platformları doğru bir şekilde kullanmayı başarabilirsek, önce kendimizi sonra da gezegenimizi daha iyi bir yer hâline getirmek işten bile değil. Dijital ortamda yaptığımız bazı paylaşımlar günlük ya da anlık reaksiyonlarla değil, düşünülmüş ve tutarlı tepkilerimizi / davranışlarımızı yansıtmalıdır. Bu konuda lisans eğitimleri vermekte olan üniversitelerin, öğrencilerine tam olarak anlattıkları ve kazandırmak istedikleri bilinç budur. Sosyal medya platformları doğru bir kullanımla dünya üzerindeki birçok şeyi olduğundan daha estetik, daha sağlıklı, daha güvenli -ve daha birçok pozitif katma değer- hâle getirebilecekken, bilinçsiz kullanımla her şeyi içinden çıkılmaz bir hâle sokabiliyor. Bilhassa bilinçsiz toplumlarda, yanlış tutum ve davranışlar teşvik edici olarak sürü psikolojisine sebebiyet verebiliyor. Bu konuda eğitim alan kişiler olan sosyal medya uzmanları, her şeyin bilincinde ve hızlı tüketim kültürünün bir parçası olmamış sosyal medya hesap kimlikleri yaratmaya çalışarak sosyal medya mecralarından olumlu sonuçlar çıkarılmasına yardımcı oluyorlar.
Dijital mecraları, bireysel olarak faydalı ve efektif kullanma bilincine sahip olmak, zaman içinde pozitif anlamda kitlesel bir değişimi de şüphesiz beraberinde getirecektir. Siz de markalarınız; global ve toplumsal hassasiyetlere, değişen ve dönüşen dünyanın güncel dinamiklerine uygun, fayda yaratan ve iz bırakan bir iletişimle yönetmek istiyorsanız, Ahtapot Sosyal Medya olarak daima desteğe hazırız. 😊
YAZAN: Alper Küpeli