Sosyal medyanın değişkenliği, tüm marka, ajans ve içerik üreticilerinin süreçleri her daim yakından takip etmesini gerektiriyor. 2000’lerin başından bu yana sürekli değişim gösteren bu yapıda, son yıllarda en çok -herkesin bildiği gibi- Instagram ve TikTok öne çıkıyor. Bu platformlar, daha önce Facebook ve YouTube ile hayatımıza giren video akımlarını bambaşka bir seviyeye taşıdı. Varsayımsal olarak, iki haftalık bir sosyal medya detoksu yaptığınız takdirde bu muhtemelen en az birkaç akımı ıskalayacağınız anlamına geliyor. Sürekli yenisiyle karşılaştığımız bu akımlar, sosyal medyanın dinamiğini doğrudan etkiliyor.
Biliyorsunuz, bundan birkaç sene öncesinde “Ne kadar kısa video yüklersen, ne kadar kısa tweet atarsan o kadar etkili olur. Sosyal medyadaki içerik bolluğu, kullanıcıların dikkat süresini kısaltıyor.” şeklinde, zamanla kalıplaşan bir meta ortaya çıktı. Bu durum, kullanıcıların sosyal medyadaki içerik yoğunluğuna alışması ve takip ettiği influencer’larla bağ kurmasının ardından, zamanla tam tersine döndü. Tabir-i caizse kanun kabul edilen bu yaklaşım, içerik türüne göre bazen uzun videoların çok daha fazla ilgi çektiğini görmeye başlamamızla beraber çürümeye başladı.
Kullanıcıların sadece eğlenmekle kalmayıp aynı zamanda öğrenmek, bilgi edinmek ve kimi konulara derinlemesine eğilmek istediğinin platformlar tarafından fark edilmesiyle beraber video sürelerinin uzamaya başlaması, kullanıcıları platformda daha uzun süre tutmak adına hayatî bir adımdı. Daha uzun videoların dolaşıma girmesiyle beraber, içerik üreticileri de yaratıcılıklarını ve anlatım güçlerini daha geniş bir zaman diliminde sergileyebilme fırsatı elde etti. Yemek tarifleri, makyaj videoları, antrenman programları, eğitim içerikleri gibi adım adım gösterim gerektiren içerikler için bu süre artırımı adeta bir devrim niteliği taşıdı. İçerik üreticileri, artık izleyicilere daha kapsamlı ve detaylı içerikler sunarak onların ilgisini daha uzun süre çekmeyi ve bu süreçte derin bir bağ kurmayı başardı. Bu da sosyal medya platformlarının birer yaratıcılık sahnesine dönüşmesine katkıda bulundu. Ağırlıklı olarak metin bazlı bir platform olan X dahi bu dönüşümden etkilendi. Kullanıcılar, yalnızca YouTube, Reels ve TikTok’ta değil, X’te de daha uzun zaman geçirmeye başladı. Özellikle mavi tik özelliğinin gelmesiyle birlikte, kullanıcılar uzun uzadıya dertlerini anlatmaya, çeşitli bilgiler vermeye başladı. Bu da insanlar tarafından karşılık buldu. “Çayınızı kahvenizi alın, başlıyorum” temalı flood tweet’leri eminiz hemen hatırlayacaksınız… 😊
Yazımızın başında sosyal medyanın sürekli değişen bir dinamiğe sahip olduğunun altını çizmiştik. Bu durum, tabii ki kullanıcıların içerik dünyasında geçirdiği sürelere de yansıdı. Sosyal medya içeriklerinin uzaması, kimi kullanıcıların sıkılmasına ve dikkatinin dağılmasına da yol açtı. Dakikalar süren videolara ek olarak, son dönemde görsel üzerine yazıların yazdığı tek saniyelik videolara ya da “Mesela ben ... bilmiyordum.” şeklinde kalıplaşmış cümlelerin yer aldığı kısa videolar da karşımıza çıkmaya başladı. Aynı durum X platformunda da göze çarpıyor. Cümleler, tıpkı birkaç yıl öncesindeki gibi nispeten kısalmaya ve bununla doğru orantılı olarak da yüksek etkileşim almaya başladı. Bu da beraberinde Instagram ve Facebook’ta olduğu gibi kalıplaşmış sözlerin, aforizmaların öne çıkmasına ve etkileşim almasına yol açıyor gibi görünüyor.
Sosyal medyanın sürprizlere açık dinamiği, saydığımız mecraların buna ayak uydurduğu müddetçe uzun süre hayatımızda kalacağına bir işaret. Kendini tekrar etmeyen ve her hafta yenilenen akımlarla birlikte hızına yetişebildiğiniz ve uyum sağlayabildiğiniz takdirde hem vakit geçirmesi hem de içerik üretmesi oldukça keyifli olmaya devam edecek. Markanızın değişen ve gelişen dinamiklerin hızına Ahtapot Sosyal Medya’yla yetişebileceğinden emin olabilir, vakit geçirmesi oldukça eğlenceli bu mecralarda markanızın da doğru konumlanmasını sağlayarak işinizi hem bilinçli hem de keyifli şekilde yürütebilirsiniz.😊
YAZAN: Mehmet Deniz